Çanakkale için İkinci Panel

 

30 Mart 2015

Çanakkale Savaşları’nın tarihteki önemi ve sonuçları, edebiyatımıza yansımaları ve savaşa etki eden insan dışı faktörler Üsküdar’ın ardından Kandilli Yerleşkesi’nde düzenlenen “Çanakkale 1915” panelinde konuşuldu.

Panelin konuşmacıları, Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Fatih Andı, Yardımcısı Prof. Dr. Fahameddin Başar ve Öğr. Gör. Yrd. Doç. Dr. Mustafa Göleç’ti. Dinleyiciler arasında Rektör Yardımcımız Prof. Ümit Doğay Arınç da vardı.

Panelin açılış konuşmasını yapan Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Hüsrev Subaşı, “Varlığımızın, millet olarak ayakta kalışımızın sebepleri üzerine Çanakkale bize çok şey anlatır. Bu nedenle Çanakkale’yi unutmuyoruz ve unutmamamız gerekir.” dedi.

“M. Akif Dönemin Şuarasının Namusunu Kurtardı”

Prof. Dr. M. Fatih Andı, Çanakkale ruhunun edebiyatımıza yansımalarını değerlendirdiği konuşmasında o ruhu en iyi anlatan şair olarak nitelendirdiği Mehmet Akif Ersoy’un bir benzerinin daha olmadığını verdiği örnekle açıkladı: “İttihat ve Terakki hükümeti, Osmanlı’nın gücünü ve haklılığını duyurmak için propaganda yapmak istiyor. Temmuz 1915’te dönemin sanatçılarını, edebiyatçılarını, müzisyenlerini Çanakkale’yi yerinde görüp eser vermeleri için cepheye davet ediyor. Davete, aralarında Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ömer Seyfettin, Ahmet Ağaoğlu, Ali Canip Yöntem, Mehmet Emin Yurdakul, Hakkı Süha Gezgin, İbrahim Çallı’nın bulunduğu dönemin ünlü aydınları icabet ediyor. On gün cephede kalan aydınlar askerlerle görüşüyor, siperleri geziyor, İstanbul’a döndüklerinde ise cephe kısa sürede unutuluyor. Onlardan geriye zoraki yazılmış 3-5 Çanakkale şiiri ve cephe anılarını anlatan birkaç yazı kalıyor. Propaganda niyeti adeta fiyaskoyla sonuçlanıyor. Bir isim var ki o sırada cepheden çok uzakta, Arabistan’da. Ancak zafer haberini alır almaz o aydınların görüp de yazamadıklarını yüreğinde hissedip “Çanakkale Şehitlerine” şiirini yazıyor. Mehmet Akif, adeta dönemin şuarasının namusunu kurtarıyor.”

İmkânsızlıklarla Kazanılan Büyük Zafer

Prof. Dr. Fahameddin Başar, Çanakkale Savaşı’nı geniş bir çerçevede ele aldığı konuşmasında savaşın Türk ve dünya tarihi açısından önemini ve sonuçlarını değerlendirdi. İtilaf devletlerinin asıl amacının İstanbul’u geri almak ve Türkleri Anadolu’dan çıkarmak olduğunu söyleyen Başar, “Çanakkale Muharebeleri 11. yüzyılda başlayan Haçlı Seferleri’nin sonuncusu ve en büyüğüdür. Her bakımdan tarihimizde çok önemli yeri olan Çanakkale Savaşları, imkânsızlıklar içerisinde, Avrupa’nın modern silahlarla donatılmış ordusuna karşı yokluklar içinde kazanılan büyük bir zaferdir.” dedi.

“Çatışmalar Cephede, Savaş Arkalardadır”

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Göleç ise tarihe farklı yaklaşarak kahramanlık edebiyatını bir yana koydu ve cephe gerisindeki insanların hikâyelerine mercek tuttu. İsmet Özel’in savaşın mahiyetine dair söylediği “Çatışmalar cephede, savaş arkalardadır” dizesinden ilhamla savaşı 40 odalı bir konağa benzeten Göleç, “Çatışmalar, bu konakta sadece bir odadan ibaret. Tarih, kamera gibi bize her şeyi göstermiyor. Bir futbol maçını düşünün, televizyonda izlerken sadece topu takip edersiniz, tribünde ise topsuz alandaki mücadeleyi de görürsünüz. Tarih, o topsuz alandaki mücadeleyi göstermeyi ihmal ediyor, sadece askeri perspektifi dayatıyor. Oysa savaşın dışında da hikâyeler var. Cephedeki askerlerin yoklukla savaşan aileleri var. Savaş alanlarındaki ceset kokuları, salgın hastalıklar, yorgun ve hasta askerler var. Tarih bunları görmüyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Savaşın kaderini belirleyen teknoloji, coğrafya, iklim gibi insan dışı faktörlerin de olduğunu belirten Göleç, bu savaşın o güne dek görülmemiş büyüklükte teknolojik bir savaş olduğunu, sadece askerlerin değil mühendislerin de ürettikleri teknolojilerle savaştıklarını ifade etti.